Bin Yılın Projesi
2002 yılı
Mart ayı idi. Ankara’dan, bir yakınımızın daveti üzerine eşimle
birlikte Adaya gitmeye karar verdik. ''Buralarda bahar erken geliyor,
sıcaklar bastırmadan gelin ki, sizi Adanın en güzel mevsiminde
gezdirelim, yaz aylarına kalırsanız sıcaktan gezmek yorucu ve meşakkatli
olur'' dediler. Bu daveti eşim ve ben Ülke dışına çıkmamış biri olarak
memnuniyetle kabul ettik.
Belleğimde
Kıbrıs ilk kez 1974 yılında Toros dağlarının Anamur’dan uzak, Akdeniz’e
bakan yüzündeki köyümüzün üstünden, kulakları yırtan gürültüsüyle geçen
jetleri gördüğüm gün yer etmiş, radyodan dinleyebildiğimiz haberlerde
sık sık söz edilen Kara Papaz Makarios'un adı ile bu memleket merakla
karışık aklıma kazınmıştı.
Uzatmayalım
Ankara’dan Anamur’a oradan da erken baharın yağmurlu bir haftasında Ada
gezisi için Silifke-Taşucu’na geçtik. Deniz otobüsünden biletimizi
aldığımız halde hava muhalefeti yüzünden denize açılmamıza yetkililerce
izin verilmediğinden Taşucu'nda zorunlu kaldık. O vakitler var olan
Kâğıt Fabrikasında çalışan bir arkadaşımız sağ olsun, bizi evinde
severek ama biraz da zorunlu misafir etmişti. Bu makaleyi okur ise -bu
vesile ile ona da teşekkür ederim- hatırlayacaktır.
Akdeniz'de
hava elverişli hale gelip izin verilince Kıbrıs'a geçtik. Hiç
unutamam, Girne limanına giren deniz otobüsü bize söylendiğine göre
fireni tutmadığından limanda karaya çarptı. Böylece küçük çaplı bir kaza
da geçirmiş idik.
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'nin tüm önemli yerleşim birimlerini görme
fırsatımız oldu. Yeşil Kıbrıs diye anılan bu toprakların mart ayında
bile beklediğimiz kadar yeşil olmadığını da görmüş olduk. Hoş anılarımız
zihnimizde asılı kaldı. Kıbrıs’ da merak ettiğim elbette birçok şey
vardı. Şehitlikleri, tarihi mekanları, Namık Kemal'in sürgünde kaldığı
yeri, Rum tarafını, iki kesimi ayıran sınır boyunu gördüm. Merak ettiğim
bir husus da Adadan Torosların nasıl göründüğü idi. Sayısız kez kuzeye
baktım. Sisin olmadığı açık havalarda dağların doğudan batıya uzanan
karlı silueti o mevsimde pek nadir görülürmüş, bize de kısmet oldu. İşte
O zirvesi beyaz dağların eteklerinde, doğmuş, havasını solumuş
,ekmeğini yemiş suyunu içmiş biri olarak; bu mekândan Orayı görmüş olmak
hoş bir anıdır bende... Mekan duygusu böyle bir şey olmalı...
anlatamam.
O vakit
şöyle düşünmüştüm; bu kadar yakın olduğu halde, Anamur'a ne kadar da
uzak gibi hiçbir ortak ticari yanımız veya insani bağımız yok. Yavru
vatan gibi güzel ifadeler birlikte olmak için elbet gerekli, lakin yeter
mi diye düşünmüş idim. Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde ya da daha evvel
bu bağ neden sıkıca kurulamamış, aklım almamıştı. Her neyse bizi
misafir eden yakınlarımıza sonsuz teşekkür edip dönüyoruz.
Dönüşümüz
tam bir stres ve sıkıntının kol gezdiği sekiz saatten ibaretti. Deniz
otobüsü yerine feribot ile dönmemizi önerdiler. Öyle de oldu. Ancak bu
mevsimde Akdeniz’in bu kadar dalgalı olduğunu kimse bize söylemedi. Üç
tarafı denizlerle çevrili bir Ülkenin çocukları olarak biz de denizde
bir ulaşım aracına ilk kez bindiğimizi bu hususta hiçbir bilgimizin
olmadığını o gün fark ettik. Bir Ada ve ona yakın bir Anakaranın her gün
deniz gören çocuklarının denizden ne kadar uzak yaşadıklarını yine o
gün anladık.
Tüm
olumsuz hava şartlarına rağmen gemi Kıbrıs'tan ayrıldıktan sonra ilk bir
saatte, Anamur -Bozyazı-Aydıncık sahilleri net bir şekilde, önümüzde
idi. Ancak karaya yaklaşmak şöyle dursun, dalgalar feribotun tepesinden
aşıyordu. Esasen gördüğümüz sahile hava müsaade etse de zaten çıkamaz
idik. Çünkü rotamız belli idi. Deniz feribotu kızgın annenin salladığı
beşikler gibi sallanıyor pek bir yol alamıyorduk. Korkudan bildiğimiz
tüm dua ve ayetleri itina ile okuduğumuzu hatırlıyorum.
Daha o
zaman; bu gemi Anamur'a yanaşacak olsa işimizin ne kadar kolay olacağını
düşünmüş idim. Ancak geminin Taşucu limanına kadar “L” şeklinde bir
rotası olduğundan, yolculuğumuzun uzadığını görmüş ve üzülmüştüm. Neden
bu bölgede bir liman yapılmamış ya da yapılamamış (!) temel sorunumuz
belki de bu. Ancak havadan karadan denizden Anamur’a ulaşım ayrı bir
yazının konusu.
İnsanoğlu
her istediği zaman fiziki olarak istediği yerde olması maalesef
şimdilik mümkün olamıyor. Ancak duygusal olarak, her zaman önceki
yaşadığı mekânlarda olması mümkündür. Anamur’da yaşamıyorum. Ancak
günlük olarak çoğu kez anılarımın saklı olduğu dere, tepe mekanlarda
gözlerimi kapatıp dolaşabiliyorum. Buna çoğu kez istesem de engel
olamıyorum. İşte bu yüzden anılarımla karışık duygu ve düşüncelerimi
sizlerle paylaşıyorum.
Gazetelerde
‘Asrın projesi’ olarak ifade edilen Alaköprü barajı ve Kıbrıs’a su
götürme işi var ya; benim için baştan bu yana inanılmaz bir stratejik
projedir. İlk duyduğumda Anamur için hayaldi ama adım adım gerçek oldu.
Selçukludan bu yana çivi bile çakılmayan bu bölgede Cumhuriyet
Türkiye'si, inanılması güç bir şeyi gerçekleştirdi. Ne kadar sevindiğimi
bilemezsiniz. Adını kim koydu bilmiyorum lakin bana göre bu Anamur için bin yılın projesidir. Bu bölgenin Türkmen oymakları için Selçukludan bu yana bu bir ilk. 'Asrın projesi' günlümdeki iştiyakı anlatmaya yetmez.
Abartma dediğinizi duyar gibiyim. Anladık Kıbrıs için bu durum hayati, Anamur’a getirisi ne ola ki diyorsunuz değil mi?
Aklımdan geçenleri şuracıkta sayıvereyim o vakit;
1-Anadolu'nun Kıbrıs'a en yakın noktası olan bu kentin önemi, yalnız bu nedenden dolayı artmıştır.
2-Sadece
Türkiye için değil, eskisinden daha yeşil olacak Kıbrıs için, Çorağın
değeri artık vazgeçilmez, duygusal bir bağdan çok ötededir.
3-Dünya
kuruldu kurulalı bu coğrafyada yüzlerce yıldır denize akıp giden
Allah'ın rahmeti stratejik bir faydaya dönmüştür. Esasen bunun ekonomik
değerinden ziyade, suladığı gönül önemlidir.
4-Suya
kavuşan bitki örtüsü, börtü böcek, velhasıl tüm canlı varlığı; Projeyi
hazırlayıp, gerçekleştirenleri elbette hayırla anacaktır. Belki Rum
kesimi bile.
Kıbrıs
Türk basınından öğreniyoruz ki Suyun Kıbrıs'a ulaşmasında T.C ile
KKTC'de yapılan ortak açılış töreni öncesinde bazı grupların benim
ağzıma alamayacağım ifadeleri kullandıkları bununda basında yer aldığını
gördüm. Üzüldüm. Türk’ün töresi, edebi nerede! Edep yahu... ! Öpülecek
ele/iradeye bu kendini bilmezlik niye !.. Bu ön görüsüzlük niye ! ..
İleride olacağına inandığımız güzel şeyler için bu aymazlığı da unutalım
gitsin.
Ecdadımız 545 yıl evvel Kıbrıs’ı alırken bu günkü Kıbrıs Türkleri Anadolu’nun nerelerinden adaya götürülmüş diye baktım. ‘Osmanlı
idaresi tarafından Karaman'dan ve Taşeli yöresinden adaya göç ettirilen
Türkler... aileler getirilerek yerleştirilmiş. ...' ayrıca ‘ Toros Dağları üzerinde yaşayan Yörük obaları da adaya göç ettirildi ...’
gibi akademik çalışmalara rastladım. Demem o ki unutsalar da, o yakada
yaşayanlar aslında bu yakada yaşayanlardır. Böyle bir yazıda fazlaca
kitabi bilgi ile sizleri sıkmak istemem lakin merak edenler bakabilir.
Doğu
Akdeniz’de Kıbrıs’ın asıl şimdi Anadolu’ya daha yeşil bir parçası olarak
bağlandığını, projenin göbek kordonu gibi yavru vatana can vereceğini
düşünüyorum.
Bu işin
elbette güncel olan bir siyasi, iktisadi ve teknik boyutu var, o tarafı
benim ilgi alanıma girmiyor, girse de işim ve pozisyonum gereği bu kısma
değinmeyeceğim.
Ancak bir sevgi ve iyilik medeniyetinin çocukları olduğumuzu, Adanın tümüne suyu ulaştırabilir isek Yesevi'nin
çeşmesinden akmış, Mevlana'nın gözleriyle bakmış, Yunusların
tezgahından çıkmış, Senliğin benliğin dosta giden yol olmadığını Dünya'ya, göstermiş olacağız.
Ben
KKTC'de yönetme sorumluluğu olan biri olsam, Anamur (Dragon) Çayı
üzerinde Alaköprü barajından etkilenen Köylülere ayrıca Kıbrıs'ta da yer
verir tarihe; aynı kökün dalı olduğumu gösterir, bir sevgi hikayesi
bırakırdım.
Kurulum
maliyeti ne olursa olsun bu eser Milletimizin göz bebeğidir. Ancak
Anamur ve civarında; kısa zamanda daha geniş bir sulama alanının
projelendirilmesi, böyle bir proje var ise hızlıca hayata geçirilmesini
saygıyla isteriz. Yönetme sorumluluğu olanlardan bıkmadan usanmadan
takibini de bekleriz. Devletimizden çalışkan bölge İnsanı ve mümbit
toprağı bunu elbette beklemektedir.
Büyük
işler için yalnız para gerekmez. Önce tahayyül gücü, sonra fedakârlık ve
emek gerekir. Haklı olmak bazen yetmez. Doğru işi doğru zamanda dile
getirmekte sonuca gitmeyi kolaylaştırır. Lütfen kısa vadeli hesaplar
için ilerde üzüleceğimiz lafları etmeyelim.
Hoş çakalın sevgiyle kalın 04.03.2016